21 Haziran 2012

Gidiyorum mu ne?

Bu sıralar istediğim kadar yazmaya başladım diye sevinirken yine seninle bir ayrılık göründü blogcuğum :'( Bu sefer ki benim tembelliğimden değil kendime iş çıkarma huyumdan dolayı.Otur oturduğun yerde yap stajını gitsin ama yok ben istisna bir varlığım o yüzden çöllltte andeeee!! :P Hiç lafı uzatmayım kısaca ben bir ay buralarda yokum (''Kendine iyi bak.Hadi öptüm :P '' yazası geliyor insanın bu cümleden sonra).Hem seviniyorum gidiyorum diye hem üzülüyorum.Zaten şaşkın ve de kararsız biriydim yani durum hala aynı :)

Plan plan planlarım vardı birkaç yazı stoklayıp gidecektim ama bu da mümkün olmadı.Ve Agasshi mim hala aklımda ama dönünce yazarım artık.Aslında bu da bir iç ses yazısı gibi oldu ama gelince kendimi yazmaya zorunlu hissederim mimim olursa^^ Tahminlerime göre ben dayanamayıp telefondan bloglara girerim.Sizin yazılarınızı daaa yorum bırakamam ama okurum yani haberiniz olsun;)

ben de bilmiyorum ki :)



Ben yokken izlemediyseniz şunları izleyin efenim ;

Aslında hepsini daha ayrıntılı yazmak isterdim ama zaman sorunsalı :/

Queen In Hyun's Man (Ne kadar şeker bir dizi kendisi bir bilseniz!Ama ben son bölümlerini izlemeden gitmiş olacağım galiba siz benim yerime izleyin kesin bunu!)

I Need Romance ( Şeker,sevimli,tatlı kelimeleri yerine artık bu dizinin adını kullanın efendim^^ )

The King 2 Hearts ( Ahhh Ahhhh bu dizide ben neleri içimde tutup gidiyorum ancak izleyenler anlar.Şu an burayı spoilere boğasım geliyor o derece!Hadi spoisiz yazayım o zaman en fenasını; 19.bölümde olan şey benim teeeee kaç bölüm önceden tahmin edebildiğim şey olmasaydı olmaz mıydı???!!Neden nasıl niye yapar senaristler hep bunu :'(... )

Yine yeniden görüşmek dileklerimle çingulaaaaaar^^

15 Haziran 2012

Silmeden ; Bir o daldan bir bu budaktan (mim)

Uzuuuun uzuuuun bir zaman önce Mikal Zia çingu beni mimlemişti.Silmeden bir şeylerden bahsetmeliydim ama ben ne yazsam onu mu yazsam bunu mu yazsam diye düşünmekten bir türlü yazamadım gitti.Bir de silmeden yazıyorum ya ben de acayip bir gerginlik oldu galiba :) Zaten uzun anlamsız düşük cümle kullanan biriyim bir de silmeden nasıl olacak ki vb. düşünceler sardı gitti beni.En sonunda biraz işin kolayına kaçıp kısa kısa aklımdakilerden bahsetmeye karar verdim.Aslında bunları çok önceden bir yazı yapmak istiyordum ama kısmet şimdiyeymiş^^Yani bu silmeden işi nereye götürür bilmiyorum ama bir o daldan bir bu  budaktan bir yazı olacak diye tahmin ediyorum.



Nell diye süper bir grup var.Blogcular arasında biliniyor tahminimce ama genelde olması gerektiği kadar fazlaca dinlenmeyen bir grup.Hala adını sanını duymayanlarınız çıkarsa şuradan birkaç şarkılarını dinlesinler efendim tanışmak lazım onlarla.Ben de galiba bir buçuk sene falan önce şu şarkılarıyla tanıdım kendilerini.Hala en sevdiğim şarkılarıdır.Hatırlıyorum da ilk dinlediğimde günde onbinyüz kez döndürüp döndürüp onu dinliyordum :) Ama çok güzel ne yapayım! :):)

Sonra...Geçen yıl ramazanda TRT Yamak Ahmet diye bir dizi veriyordu.Belki karşılaşmışsınızdır.Galiba Osmanlı zamanını bu yönüyle anlatan tek dizi ya da ben öyle biliyorum.Ahmet küçüklüğünden beri bir baharatçı dükkanında çalışır sonra saray mutfağında işe girer.Ama şöyle bir durum vardır.Ahmet'in çırak olduğu dönemlerde baharatçıya sürekli gelen bir kız vardır.İkisi de birbirlerini severler fakat bir zaman sonra kız baharatçıya gelmeyi bırakır.İşte Ahmet bu kızı ,yanılmıyorsam adı Dilruba'dı, sarayda görür.Ama her aşığın başına geldiği gibi onların önünde engeller vardır.Geçen ramazan ben Aaaaamet başlayacak ameeet diye diye erkenden koşardım televizyonun başına.Bu yıl yine ramazanda ikinci sezonu verilecek dört gözle beklemekteyim ben de.Hmmm bu arada yazmamışım ama Ahmet baharatın piridir.Yemeği bir koklasın içinde ne var ne yok hepsini bilir.Yok şu yemeğe bunu katalım yok buna şunu ekleyelim ustam diye diye tatlı tatlı konuşur.Ama durun ben şimdi Ahmet sevdamı anlatmaya başlarsam bu mim bitmez.Seri yazı bile yaparım Valla bu kısacık diziye :):):) Galiba tüm bölümleri internette var bu yıl ki başlamadan izlemenizi tavsiye ederim.Ya da hiç yoktan bunu izleyin en sevdiğim kısımlarından;





İkinci video biraz uzun ama tamamını izleyemem derseniz ilk bir dakikasını izleseniz yeter .Ahmet'im çok güzel konuşuyor ;) Ve şu hikaye ve şu dua da çok güzel :D :D yok ben daha ayrıntı isterim derseniz bir blogu bile var bakınız ;)

Eurovision geçeli çok oldu ama o zamanlar yazmaya zaman bulamamıştım.Benim favorim Roman Lob'du.Pek bir derece yapamadı ama şarkısı gerçekten güzel.Hmmmm kendi de oldukça yakışıklı :) :)  Bence dereceye girememelerinin sebebi sahneyi çok boş tutmaları Lena da olduğu gibi yapalım demiş yine Almanya ama tutmadı bu sefer.Neyse efendim dinleyin şarkı çok hoş ;



Bir deee Nil'in yeni albümünden haberdar mısınız? Bir dakika civarında 9 tane de mini klipleri var.Bazıları cidden çok güzel neden bu kadar kısa diye insanı deli edecek cinsten.Üstelik klipleri de çok şeker.Hepsini de bir bakmalısınız.Mesela benim sevdiklerim;







Nil şarkılarına bakınırken bir de yanda Mehmet Erdem çıktı.Şu aralar sık sık karşıma çıkıyor kendileri nedendir bilmem.Eğer hiç dinlemediyseniz şu ve şu şarkılarına bir bakın.Aaa hatta kendileri Leyla ile Mecnun'da Ali Atay'ın söylediği Yalan'ı tekrar söylemiş.Ben hep ilk dinlediğimi sevdiğim için pek ısınamadım o haline ama seven tanıdıklarım var bakınız; Mehmet Erdem-Yalan...Leyla ile Mecnun demişken geçenlerde Erdal Bakkal'ın filmine gittim-Öz Hakiki Karakol.Orta düzey bir komedi filmiydi.Benimki gibi gidecek hiç film bulamazsanız gitseniz yeter.Bir grup hırsız mı diyim ne diyim işte onlar bir otelin kumarhanesini soymak için sahte bir karakol kuruyorlar.Filmde sadece iki üç şeye güldüm.Staja gelen polislere mesela,o kadar da yapılmaz ki olmayan karakola nasıl stajyer gönderilir.Bu yaz ben de staj yapacağım yaa hahahahha bana da böyle birşey yapıyorlarmış,beklenir cidden bu karmaşık düzenden ;D ;D ;D Asıl ne diyecektim filmle ilgili Allah belanı vermesin senin e mi palyaço!!!Gıcır gıcııır gıcıııır başıma ağrılar saplandı sen o sandalye de döndükçe.Sinir krizinden sinir krizine atladım resmen!Pis tuvalet terliği seni!





Bugün bir arkadaşım bu şarkıyı bir dinle demişti.Ben de size dinleteyim.Belki biliyorsunuzdur zaten çokça izlenmiş ama televizyondan uzak kalınca benim hep sonra sonra haberim oluyor.Yanlış hatırlamıyorsam adamımız İspanyol sesi de kendi de şarkısı da çok tatlı.Hatta bakınız sizin için İngilizce çevirisini vereyim. Maalesef Türkçe'si yok henüz :/ Yalnızca Sen;




Demişken demişken diye diye bu mim bitmeyecek :) Son olarak size bir Cecung fotoğrafı göstereyim.Çok şeker bir şey bu Jae yaaa neden seviyorum ki onu bu kadar^^Jae ve Ankara yazımı okumak isterseniz de sizi şöyle alabilirim; JJ




Hmmm az kalsın mimi paslamayı unutuyordum.Gözümden kaçmadıysa yazmadınız bu mimi Hoi Hoi ve Agasshi :) Kolay gelsin şimdiden size!

Not; resimler alıntıdır.
Daha önemli not; sizi düşünerek okuduğunuzu anlamanız için sildim ben bazen kusura bakmayın.Yalan olmasın di mi?^^

13 Haziran 2012

Sevimli bir bebek için baba aranıyor!!



Bilgisayarımda bir komedi fırtınası saklanıyormuş da haberim yokmuş.Bir ara arkadaşımdan 3 Baba 1 Anne'nin bölümlerini almıştım ama aşağı yukarı konusunu biliyorum ben bunun diye hep erteliyordum geçen gün başladım.İyi ki de başlamışım sıcacık bir komediyle karşı karşıya kaldım.Konusuna değinirsek istendiği kadar sıradan yazılırsa yazılsın komik olacağı anlaşılır ;

Na Yeong-Seong Min

Jeong Seong Min ve Song Na Yeong evli şeker mi şeker bir çift.Çift demek biraz eksik sayılabilir zira her hafta evlerine  Seong Min 'in üç arkadaşı geliyor.Oyun oynayıp,çamaşırlarını makinede yıkatıp yani evi dağıtıp gidiyorlar.Ama bir yandan da o kadar düşünceliler ki kızamıyorsun bile :)

Na Yeong'a tam bir bebek hastası diyebiliriz.Sanırsam bizim başbakanı duymuş olacak 3 çocuk istiyor.Ama doktora bile gitmelerine rağmen bir türlü çocukları olmuyor.Na Yeong'un bu haline dayanamayan  Seong Min 'in aklına ise ilginç bir fikir geliyor ve en yakın arkadaşlarından spermlerini istiyor.Bu olaylar yaşandıktan sonraysa Na Yeong hamile kalıyor.Fakat daha bebekleri doğmadan  Seong Min'i kaybediyoruz.Na Yeong'la ilgilenecek kimse olmadığından ve bebeğin babası olma ihtimalleri bulunduğundan dolayı bu üç arkadaş Na Yeong'la ilgileniyor.Vee bu üçününde birbirinden ilginç kişilikleri olunca işler gittikçe komik bir hal almaya başlıyor:):)





Han Soo Hyun



Bir şirkette finans danışmanı olarak çalışıyor.Ben hep öyle yerlerde çalışanların işlerinden zevk alamayacağını düşünürdüm ama öyle değilmiş galiba.Kendisini tek kelimeyle anlatacak olursak CİMRİ!!Dakika başı para hesabı yapıyor.Bir yerden bir şey alırken yani eli cüzdanına her gittiğinde 'ÇOK PAHALI' ymış repliğini kullanmadan geçemiyor.Hadi kendin harcarken anladık da millete de laf sokuyor o derece manyak 'çok pahalı gereksiz bir şey o, çok mu paran var? ' :) :) Başlarda beni delirtiyordu ama şimdi alıştım artık tutumlu çocuk sadece :D :D Aaa bu arada tahmin edersiniz ki en büyük hayali de zengin bir kadınla evlenmek :D Eğer zenginseniz kaçırmayın bence cimriliği dışında başka bir kusuru yok iyi kalpli bir insan^^Dıştan böyle gerçekçilikle kuşatılmış gibi görünse de düşünceli.



Choi Kwang Hee



Bu şekerliğimle ben manga karakteri olamıyorsam bari mangaka olayım demiş bir kişi.Dizi boyunca mimiklerine ,o gözlerini koca koca açmasına ,kafasını sallaya sallaya konuşmasına bayıldım bayıldım bayıldım!Bir de diken diken duran saçlarına :) Sizce de çok tatlı değil mi çingular? Son bölümlere doğru sanki değişti ama ilk bölümlerdeki o garip konuşma şekli de çok eğlenceliydi :D :D Helyum gazı yutmuş gibi ciyak ciyak vızıldayan sesi hala kulaklarımda diyebilirim.Mangaka olduğu için en rahat çalışma saatleri onun bu yüzden bebek doğunca en çok o ilgileniyor.Bense bir bebeğin şekerliğine bir Kwang Hee'ye baka baka gülümsüyorum.Ve tabi Kwang Hee'mizinde bir kusuru var acayip ÇAPKIN!Bebeğe bağlanmadan önce her gün bir kızla date'e gidiyordu :) Odasında kaç farklı kızla çekilmiş fotoğraf çerçevesi var sayamadım yani,bir de sıralamış arka arkaya hangisi gelirse onu öne koyacak herhalde :D Her neyse işte insanın görünce 'ayy sen ne tatlı şeysin!' diyerek yanaklarını çekiştiresi gelen biri.


Na Hwang Kyung Tae 


Veee işte en çok sevdiğim:) Kwang Hee ile arasında çok kararsız kaldım ama bu adamın saflığına hayranım ne yapayım? :D Bir şey yaparken diğerleri gibi akılcı düşünmüyor o an aniden ne yapmak isterse onu yapıyor.Başlar da polis merkezinde -kendisi polis- adını deliye çıkarsalar yeriydi bence!Diğerlerine çok iyi kalpli dedim ama iyi kelimesi tamamen Na Hwang Kyung Tae'de anlamını buluyor (evet adı bayaaa uzun^^).Onun bu içtenliği doğallığı olmasaydı diğerleri de çocuğa bu kadar bağlanmazdı bence.Polis olarak ne kadar başarılı güçlüyse ingilizce konusunda da o kadar kötü.Bir türlü ingilizce kelimeleri tam söyleyemiyor (hahahahhaah belki de içim bu yüzden çok ısınmıştır sana Kyung Tae-shiii ^^).Dolayısıyla İngilizceden nefret ediyor denilebilir.Ama tabi biz onun İngilizce söyleyemediği kelimelere bayılıyoruz.Zaten sevimli bir kişilik daha da sempatik oluyor bence.Hmmm Kyung Tae'ye de bir sorun bulmalıysak o da ayak kokusu sayılabilir (Adam polis abi ordan oraya koşuyor bütün gün kokacak tabi ayağı ne sandınızdı!).Yanlış anlama ve abartma konusunda da üstüne yok.Söylenilen şeyin altında acaba bir gönderme var mı diye düşünebiliyor.Saflığından ya da mesleğinden kaynaklı olabilir.Ayrıca ben saf saf derken bu kelimeyi iyi anlamda kullanıyorum sakın yanlış anlamayın!Son olarak; İşte adam gibi adam tanımına uyan şahsiyet :D :D :D Ahhh bi de kıskanç halleri :):)


Çok hafiften spoiler;

Cimrimizin zengin kızı tavlayacağım diye sanat galerisine gidip temizlikçinin kovasını sanat esri sanması...Uzaktan inceleyip inceleyip çok bir şey anlamış gibi wonderful diye bağırmıştı:)Ahh yavrum neyine gerek zengin kız onu tavlayacağım diye yalancılar padişahı kesildin başımıza.
WONDERFUL :D
Sen de hemen pes edecektin Kwang Hee'm ya!Biri sana çöp dedi diye bu da yapılmaz ki :) :)


Doğum günü partisinde söyledikleri çok güzeldi.Fakat Kwang Hee bu gözlükler ne!Ivana Sert görse 'bizimle değilsin!' der.Hangi dolmuşçunun gözünden aldın onu bakiyim?


Bu sahne çok güzeldi.Neden bu kadar iyisin Kyung Tae?


Ahhh sizin yanlış anlamalarınız beni öldürecek savaşa gidermiş gibi:)Bir de kucakta bebek :))


Bebeğin aklı karışmasın tabi; appa,dady,papa...Kyung Tae dady olmayı kabul etmemişti.İngilizceyi sevmediğini bilmiyorlar mı yani? :D :D


Şekeri Kwang Hee'ye verince diğerlerinin bozulması :):) Neye bozuluyorsunuz ama hak etti çocuk hep uğraştı onunla!


Şimdi ise sıra geldi Ha Seon'a :)):)) Hala izlemeye ikna olmadıysanız buyrunuz efendim;



*Fotoğrafların bir kısmı alıntı bir kısmı bana aittir.

9 Haziran 2012

Pek Sevmiştim Sizi^^ (mim)

Ben daha bir yazı yazamadan Hoi Hoi çingu beni tekrar mimledi süper kahramanlarla ilgili çok şeker bir mimle :) Hepimizin mutlaka vardır çocukken hayran kaldığı aşık olduğu bir karakter :) Benim aklıma direk 3 isim geldi; Ay Savaşçısı'dan Mamoru,Zorro,bir de süper kahraman sayılır mı bilmiyorum ama benim kalbimin kahramanlarından olan Beyblade'de acayip mi acayip sevdiğim Kai!Adını hatırlamam diyenler için mavi saçlı çocuk^^







Şimdi oturup Mamoru'yu anlatmaya gerek yok.Siyah pelerini,gözlükleri,şapkası ve kötülere fırlatıyormuş gibi yapıp bizim kalbimize attığı kırmızı gülleri...Usagi'yle dalga geçmesine,her ihtiyacı olduğunda yardıma koşmasına falan 'ahh ah!' diyerek az izlemedim ben onu :) Şimdilerde tekrar en baştan izlemeyi düşünüyordum ama son bölümleri dışında tüm bölümleri silinmiş internetten :/ Sen yanlış biliyorsun hala var diyen olursa lütfen linkini bıraksın efendim çok çok çok sevinirim :)):))





evet bu çizgi filminden değil ama sizce de çok
karizma durmuyor mu:)






Zorro'ya ise yaptığı her şeyden sonra Z işareti bırakmasından ötürü hayran kaldım galiba.Çok hoşuma gidiyordu üç hareket ve Z :) ''İşte yine ben kazandım nolduuuuuuu?'' der gibi.Zorro'nun asıl olayı tam aklımda kalmamış o yüzden şöyle bir araştırdım kendisini.Zorro'cuğumuz okumak için İspanya'ya gitmiş.Fakat California'da işler kötüye gidip iktidar zalim birinin eline geçince tekrar ailesinin yanına dönmüş.Ama kimliğini belli ederek onlarla savaşamayacağını anlayınca kendine ikinci bir kimlik oluşturur.Bu arada gerçek adı Don Diego De La Vega imiş.Bu ada sahipken kendini biraz saf hiçbir şeyden anlamaz birisi olarak gösteriyor.Lakabı olan Zorro ise tilki anlamına geliyormuş.Ve tabiki olmazsa olmazım pelerini,şapkası,maskesi mevcut.




Hmm geldik Kai'ye.Aslında bu çizgi film yanlış hatırlamıyorsam ben biraz büyüyünce gösterilmeye mi başlandı ne?Konuyu tam hatırlamıyorum zaten kendisini de çok sevmiyordum ellerinde bir topaç döndür dur gitsin bir şeyler işte.Amaaa iş Kai'yi görmeye gelince televizyonda her rastlayışımda bakmadan da edemiyordum.Benim mavi saç manyaklığım küçüklüğümde de varmış demek ki.(Galiba bundan blogumda hiç bahsetmedim ben uzun bir süredir en azından saçımın bir kısmını mavi yapmak istiyorum fakat yıpranacak saçlarım diye kıyamıyorum.) Neyse tek hayran kaldığım şeyi mavi saçları da değildi o cool tarzı yok mu?! :) Çok az konuşur, en son görünür, boş laf etmez, umursamaz görünür ama duygusaldır falan filan...Beyaz atkısının uçuşması saçlarının dalgalanışı...Off baya yanıkmıymışım ne ben Kai'ye :P

Aslında mimin konusu 'En sevdiğiniz süper kahraman ve neden?'di.Fakat ben bir ayrım yapmak istemedim hepsini hepsini seviyorum.Sonuçta hepsi de kötüleri yenmeye uğraşmıyor mu?Eğer yazmadılarsa ve isterlerse bu mimi Mikal Zia ve Harmony'e paslıyorum.Kolay gelsin çingular^^

6 Haziran 2012

Röportaj (mim)

Uzun zamandır sırtını mimlere dayamış bir blogger olarak yine mimle buralardayım ;) Şimdi yine Hoi Hoi tarafından şurada mimlendim.İyi ki varsın Hoi Hoi sen olmasan kim bilir ne zaman hatırlayacağım yazı yazmam gerektiğini çok teşekkürler^^

Başlayalım bakalım;

1.Blog deyince aklına ne geliyor?
Bir sürü insan bir sürü farklı dünya...Bir çeşit su altı dünyası ya da galaksi falan bile diyebiliriz neyin nerde olduğu bilemediğimiz fark etmediğimiz çok şey olabileceği için.O kadar değişik konuda o kadar çok blog var ki!Saçmaladığımı düşünüyorsanız da bir çeşit rahatlama aracı da diyebiliriz.Yazmak mutlu ediyor insanı sonuçta :)


2. Sence bloglarda en çok ne paylaşır?
Benim takip ettiklerimde en çok diziler filmler kitaplar paylaşılıyor.


3.Paylaşımlarda bir sınır olmalı mıdır?
Canın ne istiyorsa paylaşabilirsin senindir sonuçta o alan.İstemeyen beğenmeyen girmez okumaz.Zorla bir şey yapılmıyor ki.


4.Sence neyi paylaşırsan aşırıya kaçmış olursun?
Blogların türüne göre değişir ki bu.Sürekli kitap tanıtımı yapan bir blogda kişi özel hayatına girerse saçma olur mesela.


5.Blogunun ismi nereden geliyor ve hangi konularda yazıyorsun?
Hmmm...Can kısmı adımdan ve de kullanmayı da çok sevdiğimden geliyor,lina kısmı da bana kalsın bence güzel bir anlamı var ama şimdi sizi güldürmenin alemi yok :P Aklıma eseni yazıyorum ama ağırlık dizi ve filmlerde...


6.Benim blog yazarlığım hakkında ne düşünüyorsun?
Bence gayet güzel yazıyorsun.Son zamanlarda sen de bana benzeyip boşlamaya başladın ama finallerin gözü kör olsun çingu! (Kendime laf ; ben senin finalin olmadığı zamanları da bilirim!)


7.Blogumu takip ediyor musun ? İtiraf et!
Ediyorum ediyorum yoksa nereden bileyim mimlendiğimi :)


8.Bloguma 10 üzerinden kaç puan verirsin ? Gelecek için bana tavsiyelerin neler?
10 üzerinden not kalmadı ki bu dünyada 100 üzerinden vericem ben hem daha çok görünüyor.Veeeee veriyorum 99.975 :)) Şaka bir yana seviyorum senin blogunu çingu mim dışındaki yazılarını da bekliyorum galiba yazmadın sen de uzun zamandır.


Sıra geldi mimi göndermeye yazmadın galiba sen Patapuff'cum vaktin olursa yazmaya kolay gelsin şimdiden;)