19 Eylül 2013

İşte geldim burdayım :)


   Taslaklarda yarım bırakılmış birçok yazım yazmayı düşündüğüm başka başka konular varken galiba ben şu an buraya saçmalamaya geldim çingularım:) Bu arada başlığa aldanmayın şimdi burdayım sonra yine yok olurum ben. Dürüst olmak lazım! 
    Ben Canlina kişisi buralarda yokken neler yapıyordum; İlk önce finallerim biter bitmez sevgili bloguma koşacağımı düşünüyordum geçen yıl hep. Ama olmadı başta yazacak ciddi bir şey bulamamam sonrası gezi olaylarından dolayı isteksizlik derken uzun bir süre dönmedim. Sonrasındaysa artık ara sınıf olmaktan çıkıp son sınıf olduğum zihnime dank edince yds için çalışmayı daha fazla ertelememeye karar verdim ve tüm yaz kendimi İngilizce çalışır veya İngilizce çalışmaya çalışır halde buldum. Yds geçtikten sonra da gözlerimi bi kapadım açtım: Dırım dırııım!! Okulum başlamış.
   Zaman hep çabuk ilerliyor. Böyle söyleyince Teoman'dan Paramparça aklıma gelir hep; nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken yıllar hayatlar geçiyor... Gerçekten çok şaşırdığım bi durum bu. Bugün bir ara 5 dakikanın geçmesi bile bana ne kadar uzun gelmişti ama uzun bi sürece dönüp baktığımda ilkokul, lise bitmiş gitmiş ve neredeyse üniversite bitecek. Bu yaz da bitti, sonbahar desen 3-5 geceye bakar. Winter is coming!!! Blogumdaki diğer yazıları okumadıysanız anlamazsınız o yüzden söyleyeyim canlina kişisi hiç hoşlanmaz kıştan! Evinde elinde sıcacık kahvenle pencereden bembeyaz karı izlemek evet belki tarif edilemez bir manzaradır kışseverler kabul ediyorum. Ancak yerleri buz tutmuş şehirde sabahın körü akşamın alacakaranlığında otobüs duraklarına yürümek inince oradan eve, okula, staja şirinlemek pek de eğlendirici değildir. O saf beyaz karın yanında çamura dönüşmüş veya buz tutmuş kısımlardan -ufo gören masum köylü- modunda gözleri faltaşı gibi açılmış korku,endişe ve acaba düşecek miyim şüphesiyle kaçan canlina kişisi içinse hiç mi hiç eğlendirici değildir. Bakın benim yine buz korkum depreşti. Yazmaya başladığımda hiç aklımda yoktu bu konuyu nasıl buraya getirdim? Üstün başarı tüm tebrikler bana hehe kikiki :) En birinci canlina :)

en birinci karikatürünü bulamadım şampiyon birinci
 fıratla idare ediniz ifenim ;)

   Yaz boyu yaptığım diğer şeylerse Kore, Amerikan ve İngiliz dizilerinde kendini kaybetmek, klasikmiş çerezlikmiş ayırmadan roman okumaktı. Kore dizilerini geçen yıl çok fazla izlememiştim. Sebebini artık çoğu tip dizisini izlemiş her şeyin sonunu, gidişatı tahmin edebilir hale geldiğim diye düşünüyordum. Ama biz ne kadar kalıplara sokmayı başarmış olsak da insanı kendine çeken ufak farklılıklarla yine de izlettirdiler kendilerini bana. Reply 1997, Gu Family Book, Smile You ve şimdilerde yayınlanan The Master's Sun... Hepsiyle ilgili ayrı ayrı post yazacak zamanım olsun isterdim. Hepsinin öyle güzel beni benden alan noktaları oldu ki :)

-mini spoi-


Reply de babanın kim olduğunu son ana kadar söylememeleri beni çileden çıkarttı.

Gu'da beni en etkileyen aradan o kadar zaman geçmesine kadar unutamadığım sahne kızın babasını öldürdüğünü sanıp Kang Chi'nin önüne kadar gelip sonra garip bakışlarnan yanından geçmesi oldu. Gerçekten orada ne söz söylenirse söylensin ne yapılırsa yapılsın bu kadar ağır olmazdı bence! Benim kalbime ağrı girdi resmen. Ama sonra Kang Chi'miz verdi ağzının payını ona bi daaa didi benim yanımdan böyle geçip gitme didi. Yüreğimizin yağlarını eritti :) Kang Chi'den bahsedip durmama bakmayın benim Gu'daki favorim Wol Ryung'du :):):) Her ortaya çıkışında gözlerim ona kitleniyor, dünyadan ve dizinin diğer karakterlerinden soyutlanıyordum. Ahh Wol Ryung aşkım tutuştu yine;
uzun süre masaüstü arka planım oldu kendileri :)
nasıl tatlı bakın bi ablaları^^

-spoiler son-


Smile You bölüm sayısı biraz fazla olduğu için izlemek uzun sürdü ama sevimli, sıcacık bir diziydi vaktiniz varsa izlemenizi öneririm. Sevgiler Harabocciiii^^


Master's Sun'a da başrolleri ve ilginç fragmanından ötürü başladım ve bayıldım! Ji Sub için söylenebilecek kelime kalmadığını düşünüyorum, onu çok seviyorum hatta ara ara izlerken aşık falan da oluyor olabilirim :D :D Gong Hyo Jin'inse bir çok dizisini izledim sevdiğim bir oyuncu. Genelde rollerinde aşırı bi eziklik yüklerlerdi karakterlerine ama bu sefer kardeşim ve benim dualarımız tutmuş olacak ki o eziklik hali pek yok. En azından öncekiler kadar :) Ve bu dizideki saç rengine modeline bayıldım acayip yakışmış ona. Sizce de öyle değil mi?


     Biricik romanlarıma gelirsek onların sayıları çok olduğu için galiba pek hatırlamıyorum ne yazık ki. Son okuduklarım; Karamazov Kardeşler, Ateşböceği Yolu ve Sevdalinka...

Klasik okumayı seviyorsanız zaten Karamazov'u okumuşsunuzdur. İlk cildi biraz ağır ilerlese de ikincisi aşırı derecede sürükleyiciydi.

Ateşböceği'ni öylesine aldım elime başlamışken de bitireyim bari dedim. Güzel bir dostluğu anlatıyor. Çok tanıdık gelen arkadaşlık tespitlerini okumak insana hoş geliyor. Kendinizden duygularla sık sık karşılaşabileceğiniz için okuması güzel oldu kanımca :)

Sevdalinka... Adında sevda geçince çerezlik eğlenceli bişeydir bu diye arkadaşımın kitaplığından aldığım, arka kapağını okuyunca da tamamen başka birşeyle karşılaşacağımı dank ettiğim bir kitap. Bosna'yı anlatıyor. Bence yakın tarihten bir şeyler öğrenmek istiyorsanız hoş bir öykünün içine harmanlanmış Bosna tarihini okumalısınız. Açıkçası utanarak söylüyorum ki o döneme ilişkin fazla bir bilgim yoktu benim evet şu olmuş evet o da olmuş biliyorum ama hep kulaktan dolma. Okuyunca hem daha kesin bilgiler edindim hem de şimdi yaşananlarla karşılaştırdım, zihnimde bazı şeyler yerli yerine oturdu. Ve bazı şeylerin nasıl olabildiğini asla anlayamayacağımı anladım. Ayrıca bu kadar drama uygun bir konusu olmasına rağmen kitap oldukça gerçekçi kalmış acındırmaya ağlatmaya çalışmamış. Zırlamayın öğrenin der gibi sanki. Kısaca okuyun. 
Sevdalinka'nın arka kapağından;

     Bosnalı gazeteci olan Nimeta, dünya tarihinin en acımasız soykırımlarından birinin yaşandığı Bosna savaşının ortasında kendisi ve ailesi için yaşam mücadelesini verirken, içinde kıyasıya süren bambaşka bir savaşla da başetmek zorundaydı.

Bugün bi anlık gazla yazmaya başlamasam eminim ki önümüzdeki uzun aylar boyunca hep yazmak istemiş ve yazmamış olacaktım. İşe yarar şeylerden bahsetmemiş olsam da bunları yazdığım için ben bayağı rahatladım. Kendinize iyi davranın ve beni unutmayın :)

Kışın yaklaşmakta olduğu bi yerlerden Canlina bildirdi!!