30 Ekim 2011

Gece Gece Uyunur Video İzlenmez!

Yaaaa Allah belamı vermesin benim!Nolur sanki video izlemesem şarkı dinlemesem!Park Shi Hoo sevmesem!
Hiçbir şey anlamadınız değil mi?O zaman baştan başlıyorum;
Bir gece zavallı,meraklı,Park Shi Hoo hayranı bir kız Shi Hoo'nun vakti zamanında İstanbul'a geldiğini öğrenir.Çok sevinir,çok mutlu olur,hele ki videoyu izleyip onun  İstanbuul  deyişini duyunca daha bir sever onu.Fakat kader ağlarını örmüştür.Bu kız Shi Hoo'nun İstanbul'da olduğu tarihi duyunca 'Ama o zaman ben de ordaydıııııım.Bilseydim İstanbul kazan ben kepçe olur bakılmadık yer bırakmazdım!' gibisinden feryatlara başlar.O zamanlar Park'tan bihaber yaşadığı umurunda olmamakta mantıklı düşünememektedir.Kusuruna bakmayın.Ve buyrun onu hem sevince hem hüzne gark eden video(tabi şimdiye kadar izlemediyseniz);



Gel gelelim merakın getirdiğini soruna.Bu video bitince ekranda 3-5 video daha görünür.Hepsinde The Princess'man The Princess'man The Princess'man The Princess'man yazmaktadır.Tabi ki sayfayı kapatıp başka şeylere bakması mümkün olamamaktadır.Hemen tıklar birine^^Diziden sevdiği bir şarkının eşliğinde Park Shi Hoo ve Moon Chae Won fotoğrafları.Bu kız bakar ki hep ilk bölümler var her şeyden habersiz sadece izlediği yerlere yakın fotoğraflar görmek isteyereeeek videoyu ilerletir!!!Karşısına ne çıktığını tahmin edebilirsiniz.Bu kız daha çevrilmemiş bölümlerden en heyecanlı en manyak sahnelerden birine ait olduğu tahmin edilebilecek fotoğraflarla 2 saniyeliğine bile olsa bakışmak zorunda kalır!The Princess'man aşkını dizinin ostlarıyla hafifleten zavallı kızın kalbi deli manyak gibi atmaya başlamıştır.Ve çevirinin yapılmasını beklemekten başka çaresi yoktur-Altyazısız izlemek vardır ama onu da bu kız sevmez-.Sakinleşmesi için saatler geçmesi gerekir.Düşünün bu yazıyı sakin haliyle yazdı.

27 Ekim 2011

Dinledim,Dinliyorum,Dinlicem ^^

Şarkı dinlemek kadar muhteşem şey çok az galiba .Bir ses duyuyorsun  üzücüyse üzülüyor,hareketliyse yerinde duramıyorsun!Bildiğin senin ruh durumuna o karar veriyor.Herhalde sadece ben böyle değilimdir di mi?Hem varsın versin bakalım ne dinleyeceğimi seçende benim :))İşte benim aklıma estikçe arada bir dinlediğim biraz eski biraz yeni sayılan parçalar(aklıma estikçe diyorum çünkü Korece şarkıları dinlemekten onlara pek zaman kalmıyor^^);
Redd- Her Neyse


Bu şarkı!Bu nasıl bir şarkıdır yaa!Çok normal birşey söyleyecekmiş gibi 'her neyse' diyor ardından 'Özledim Seni' geliyor.'Zaten bu iki kelime yeter bütün söylemek istediklerime karşılık.Anla anla özlendin!' diyerekten can evimizi bombalamaya başlıyor.

Bülent Ortaçgil-Olmalı mı Olmamalı mı?




Bu şarkı resmen benim kararsızlığıma tercüman oluyor.'Olmalı mı olmamalı mı?Yoksa hiç değişmemeli mi?Ama ben değişmezsem,ben olamam ki!'

Redd-Artık Melek Değilim



Çok güzel söylemişler 'artık melek değilim' artık kim melek kalabiliyor ki hayatta!
Ayyyy ben patladım yukardaki şarkılardan çok severim kendilerini ama azcık canlanmak lazım!Ve işte;
Oya Bora-Seni Bana Yazmışlar



Seni bana yazmışlar dizisi sayesinde buldum,duydum ve de sevdim bu şarkıyı.'Hiç anlamz mısın yar?Seni bana yazmılar!'Anlanmıyor anlanmıyor bazen naparsın?

Badem-Kara Değil Mi?


Aşırı beyaz biri olarak bu şarkıyı neden bu kadar çok sevdiğimi bende bilmiyorum.Bir gün birisi 'beyaz değil mi?' diye şarkı yapar diye gizliden gizliye bana umut aşıladığı için olabilir mi diye de düşünmedim değil =D
Ve son olarak;

TNK-Yine Yazı Bekleriz


Yine Yazı Bekleriz'e diyecek söz yok ki dinleyin yeter.Zaten dinlerken ne okuduğun bile anlaşılmaz!

21 Ekim 2011

İntikam Almayın Artık Yine Canı Yanan Kendiniz Oluyorsunuz Yaa

Bir iki ay önce izlediğim beni sinir krizlerine sokan diziden haberiniz olsun da sinirlenmek istemiyorsanız 'sakın izlemeyin!Aman haa!' diyerek  anlatmaya başlıyorum.

Kim Nam Gil
İşte dizimizin Bad Man'i nam-ı diğer Nappeun Namja'sı!Fakir bir ailenin mutlu çocuğu iken zengin bir aile tarafından sen bizim oğlumuzsun diyerek alınmış sonraysa -komik ama gerçek- yok bizim oğlumuz başkası seni yalancı denerek sokağa atılmıştır.Tüm kötülükler peş peşe gelmezse olmaz hesabı o gün acayip yağmur vardır,fakir aile kazaya kurban gider,Tae Sung(nappeun namja) yaralanır,çok sevdiği köpeğiyse ölür.Yani bir çocuğun yaşayabileceği tüm acılara sahip olur.Gün olur devran döner Tae Sung büyür ve intikam amacıyla Shim Gun Wook adıyla geri döner.


Han Ga In

   Han Ga In'se Moon Jae In adıyla zeki ve kurnaz olmaya çalışan fakat saf ve meraklı kadın başrolümüzdür.Zengin sevgilisi tarafından terk edilmiştir.Ondan daha zengin birini bulmak (ki sonradan getirilen Tae Sung olur bu zavallı kişi) için kendince planlar yapar.Moon Jae In'e saf dedim ama merakı sayesinde birçok şeyden haberi olur.Değinmeden geçemiycem.Zaman zaman çok kızmış zaman zaman tebriklemişimdir kendisini.

Kim Jae Wook




Aaaah ah!Sonradan getirilen Tae Sung'sa Coffee Prince'teki ojeli prensimiz.Evin şımarık umursamaz manyak evladı.Dizi boyunca bizi en çok eğlendiren kişi ve haline çok üzüleceklerimizden biri.



Oh Yeon Soo






Oh Yeon Soo ise ailenin büyük kızıdır.Herşeyi kendi başıma halledebilirim modlarında ortalarda dolanan fakat bunu pek başaramayan karakter.


Bu kadın hakkında da söyleyebileceğim tek şey görenlerin anında yanından uzaklaşmasıdır!Mazallah size bi bulaşırsa sonunuz kötü benden söylemesi...









Dizi hakkında söylemezsem içimde kalacaklar;

  • Bu diziye bu ismi koyan kimdir acep?Acelesi varmış da woman yerine man mi yazmış arkadaş!
  • Hong Tae Sung o maskeyi nasıl kırarsın ya!Benim içim acıdı yani.Şakaydı di mi gerçeği o değildi?
  • Moon Jae In gördün mü yavrum nappeun namjayı o berbat evi temizledin bile
  • Sen o kadar uğraş uğraş Shim Gun Wook bu kötü kadın yine çıksın hapisten dönsün şirkete!
  • Ve o adını hatırlamadığım evin gerizekalı küçük kızı sen buralarda yokken neler neler oldu.Hiçbir şeyden haberin yok gelip yaptığına bak.İyi ki elime geçemiyorsun yoksa ne yapacağımı ben bile bilmiyorum!
  • Şu ana kadar hiçbir dizinin sonu beni böyle yapmamıştı.Nasıl biteceğini anladığım an durdurdum bölümü zaten.Yarım saatten uzun bir sürede sonunu izlemek için kendimi ikna ile geçti.Kabullenemedim bu sonu.Bilinçaltımda kabullenememiş ki rüyamda 3-5 tane farklı farklı son çekti diziye =)
Farkettim ki içimde kalanların hepsini yazarsam bu yazı bitmeyecek bu kadarla idare edeyim artık.Aaa bir de Moon Jae In'in kardeşi rolündeki kız ne tatlı birşeydi tavırlar,davranışlar,fikirler dizide en çok bayıldığım bir yardımcı oyuncudur.Hele ki o kısa saçlarınının ucunu ikidebir eliyle düzeltmesi :))

Ve dizinin ostları arasından benim ve bilen herkesin bayıldığı parça ile veda ediyorum;

14 Ekim 2011

Haydi Savaşa!!Tangoya Mı Demeliydim Yoksa?

Dedim güleyim eğleneyim bi romantik komedi izleyeyim.Bakındım bakındım ve de Scent of a Woman'da karar kıldım.Fakat benim komedi diye başladığım dizi  dram çıktı a dostlar!Nasıl dram olan türü komedi diye yazabilmişler anlamadım ama ben 1 defa niyetlenmişim gülmeye en acıklı sahnelerde bile sırıttım durdum duygusuzun teki oldum.

Ama öyle bi sahne vardı ki beni benden aldı,dut yemiş bülbüle döndüm ve benimle de dans et Dong Woooook diye içimden çığlıklar atmaya başladım.Ciddi ciddi tango kursuna gitmeyi bile düşündüm(Markete gitmeye bile üşenen ben!).Buyrun sizde izleyin ne demek istediğimi anlayın.Ve sizce de öyle değil mi?O ceketi çıkarma,kolları kıvırma sanırsınız karşısında düşmanı var kavgaya gidiyor beyefendi.Yalnız bi kavgadan daha ağır bir etki bıraktı bu kızcağımızda o ayrı^^
 

Damdan düşer gibi sahneyi anlattım ama içimde daha fazla kalamazdı.Şimdi kısaca dizinin konusuna değinirsek hayatı çalışmaktan ibaret olan kendini ve isteklerini hep ertelemiş esas kızımız bir gün kanser olduğunu yaklaşık 6 ay sonra öleceğini öğrenir.Bu gerçek kafasına dank diye çarptığında işinden istifa eder ve olmak istediği kişiye dönüşür.Uzun zamandır ertelediği bir tatile çıkar.Tesadüfe bakın ki Kang Ji Wook (Lee Dong Wook) da iş için oradadır.Bir yanlış anlama sonucu tanışırlar ve tatili beraber geçirirler.Ve onları ilerde neleeeeeer neleeeeeeeer beklemektedir haberleri yoktur.Geleceği görecek halleri yoktu ya dediğinizi duyar gibiyim.Ama olsun ben böyle yazmak istedim.





3 HİKAYE 3 KADIN..SADECE İNSAN

Nasıl başlasam anlatmaya nasıl döksem kelimelere bu kendini bana sevdiren muhteşem kitabı?Tamam taaaaa en başından başlayayım.Kıyafet alışverişi diye dışarı çıktığım bir gün yine kendimi kitapçının başında buldum.Eee kitap almadan geçebilirmiyim ben ordan tam bir kitabı almaya karar verdim kitapçı bana o kitabı alma bence hiç güzel değil dedi şaşırdım tabi herkes satmaya kalkar bu şahsiyet alma diyor.Meğersem bana çok güzel bi kitabı önerecekmiş.Zülfü Livaneli - SERENAD.....

Hayatın rutinine dalıp giden Maya Duran,
Ve onun rutinini tersyüz eden Maximilian Wagner.

Kelimelerle değil notalarla ilan edilen bir aşk
Notaları dinlerken ağlayan bir sevgili
Ve soykırımın yol açtığı bir ayrılık....

Max'in yaşadıklarını öğrenen Maya geçmişe karşı artık ilgisiz kalamaz.Max'in Nadia'sı, Ayşe ve Mari onun için artık dünyada olmayan insanları değil çektikleri acılara rağmen hala umuda,yaşama,sevgiye sarılan güçlü üç kadını anlatır.Yahudi soykırımı,Mavi alay,ve Struma'yı anlatır.
Bu cümleler böyle bi kitap için o kadar yetersiz ki en iyisi alın ve okuyun!Ve kitaptan sevdiğim bir iki cümle;
  • Dinimi soran olmayacaktı bana.Olur da birisi merak ederse,cevabım hazırdı:Müslüman,Yahudi,Katolik;kısacası insan...
  • Bütün hükümetler kötüdür.('iktidarda olduğunda mecburen kötü olmak zorundasındır.Bu elinde değildir'i anlatmak için üzerinde çok durulmuştu.)
Son olarak bu roman uzun zamandır okuduğum kitaplar arasında en iyi tarihi aşk romanı sayılır.geçmiş ve karakterler öyle sıcak öyle içiçe anlatılmış ki...Ben yalnızca 1 günde bitirdim bu romanı desem yalan olmaz.Evet manyak gibi sabahtan akşama kdr okudum.Nolmuş yani??

11 Ekim 2011

Hep Sizin Yüzünüzden!!!

     Yazılarıma böyle başlamayı hiç planlamamıştım ama cidden sizin yüzünüzden sayın olmayan okurlarım!
     Kaç defa ilk yazım ne olsun die düşündükten sonra aklıma gelen herşeyi unuttum hiç birşey yazamadım.Amaaaaan aklım dağılsın dedim bir şarkı açtım ama bu şarkı dinlenirken yerinde duramazdı ki insan benim gibi sakin ötesi bi kişilik bile olsa.Ben de başladım zıplamaya hoplamaya e bünye alışık değil bikaç dakika sonra bileğimi burktum çok fena acıyor..
  Ve daha söyleyecek şeyleri olsa da bu yeni bloggerın artık gitmeli yoksa dersine de geç kalacak.Yukardaki üzgün surat koşturmadan ölmüş kızarmış bir surata dönecek.
  Buarada madem dersin var ne yapıyorsun burda diyecek kişiler (şimdilik hiç yok ama ben varmış gibi söyleyim) dersimin iptal olma ihtimali vardı.Ben de her 'çalışkan' öğrenci gibi bu ihtimale sıkı sıkı tutunmakla meşguldüm...