23 Aralık 2011

db - birlikte

Bitmesinin daha uzun süreceğini tahmin ettiğim,otuz bölüm diye biraz da olsa gözümü korkutan ' Can You Hear My Heart? 'ı bitirmiş bulunmaktayım^^



Adına bakınca ' bu ağlatır! ',ilk bölümlerini izleyince 'başı öyleyse dizi bitince ben yaşamam heralde.' diye düşündürttü beni.Ama hiç ağlamadım ben!Hatta bazen az biraz gülümseyim diye düşünerek açtım bölümleri.Umarım sorun ben de değil dizinin türüne dram diyenlerdedir:):) Yok yok dramdı türü ama ağlatmayanından^^
Dizinin konusu birçok yerde bulunduğundan ben yazmıyorum ama izlerken çektiğim birkaç fotoğrafı ve spoiyi paylaşmadan edemeyeceğim ;

Çocuğun teninin beyaz olması konusunda yapılmadık espri bırakmadılar arkadaş!Beyaz olduğum için bunalıma sokacaktı beni Cha Dong Joo!
Seung Chul; 'Bayılırsa falan çağır hastane götüreyim.' dedi yaa.Burası bittiğim noktadır :( Kardeşimi çağırıp sordum bu kadar beyaz mıyım diye.Sağ olsun onunda objektifliği tuttu uzun bir karşılaştırmanın sonunda evet dedi...
En çok gözlerini sevdim ama kocaman açıp şaşkın şaşkın bakışı yok mu!Koreliler gözlerini açınca yine küçük görünürdü ama bunun ki başka =)
Kız işaret dilinde 'aptalsın' dediğinde bunu 'havalısın,yakışıklısın' diye düşünmesineyse hiç bişey demiyorum!
Evlenme teklif edişi de sadeydi ama çok orijinaldi doğrusu,sevdim.




Başka bir rolde ya da uzun saçlı haliyle falan görsem hiç sevmezdim galiba bu kızı.Yüzü tam kötü kadın rollerine gidecekmiş gibi duruyor bence.Ama CYHMH da o kadar sevimli,şeker,saf,masum ve de iyi yürekli duruyor ki sevmeden edemiyor insan.
'' db '' mesajını da çok sevdim.Birlikte demek olduğunu öğrenince şaşırmıştım.Bong Woo Ri'cik mesajlarda bile işaret dili kullanıyor artık^^
Dizide çeşit çeşit kıyafet giydirmemelerini de çok doğru buldum.Aynı kıyafeti giydi çokça.Son bölümlere doğru değişti bu durum sanki ama olsun o kadar Cha Dong Joo'yla evlenecek kız.


16 yıldır onu bekleyen ailenin Bong Ma Ru'su ne sinir ettin beni bi bilsen!Seni sevsem mi sevmesem mi kırk kez düşündüm yani.Sonra millet affetmiş ben sevmesem kaç yazar diyip sorunu çözdüm ama ne vardı bu kadar geç dönecek.Hadi geç geldin diyelim şu 'lezzetli pirinç' i yemek için niye bu kadar bekledin!Sırf sen o pirinçten yiyesin diye kaç bölüm izledim haberin var mı?Bu çocuk o pirinci yemeden yine ortadan kaybolucak diye ne kadar düşündüm haberin var mı?Ma Ru'ya hiç üzülmedim dersem yalan olur şimdi.Anne berbat,baba katil,üvey anne psikopat intikam manyağı,diğer baba desen ayrı bir alem..Bunlar bu işin içinden nasıl çıkacak diye çok merak ediyordum.Neyse ki sizin şu intikam olayı Bad Guy 'daki gibi sonuçlanmadı benimde içim rahat kaldı.



 Bu kadını görür görmez bittim davranışlarına :) En çok sevdiğim oyuncular arasında yerini aldı.

'Aydınlık gökyüzünü seyretmek istiyorum.'
Bu cümleyi şu gözlüklerle birleştirirsek mecaz yaptığını anlamak zor olmasa gerek.Dünyam karanlık beni kurtarın diye bağırıyor Mi Suk.

' sevmek mi? gitmek mi? '
Çok havalı sözleri var değil mi?

Young Gyu ile konuşmaları da çok zevkliydi.Mi Suk geldikçe Young Gyu'nun onu kovması,makyaj yapmadan durmasını istememesi süperdi:)


Şu yandaki sahnede sevdiklerimden :) Mi Suk-shi sevmiş bi kere gitmiyor artık:)

Dizi de en sevdiğim karakterden biri de Seung Chul'un babasıydı.Young Gyu ile arkadaş olması onu kıskanması,olaylara verdiği tepkiler hepsi mükemmeldi bence!O olmasa sanki eksik kalırdı bu dizi.






Ve tabi ki Seung Chul!!
Allah'ım onlar nasıl esprilerdi öyle!
'dram mı?o da ne?komediydi bu!' dememin sebebidir kendisi.Bir başrol olsa da doya doya izlesem...Dong Joo'yla arkadaş da oldular ya!Aslında Woo Ri'nin en büyük hatası uri Seung Chul'u umursamaması.Yok şu üzgün yanına git,yok bu üzgün onu teselli et,zavallı Seung Chul yalnız kalsın.Yapılacak şey mi bu!!

Dong Joo'yla içtiklerinde 'her istediğini yapacağım,söyle yavrucum' diyen Dong Joo'ya cevabı;

Ne dediğine dikkat etmek lazım Dong Joo Bey^^
Woo Ri ile aralarında geçen bir konuşma;
-Madem paran var borcunu öde.
-Sana borcunu asla ödemeyeceğim!
-Neden?
-Woo Ri sevgili bile zamanla unutulabilir.Ya borçlu biri?Ölsen bile alacaklarını unutmazsın.


Seung Chul yaa seviyorum seni :D
Halmeoni'nin sözüyle de bitiriyorum;

' Yaşamak için 3 öğün yemek ve konuşacak birileri yeter. '

~ db ~


20 Aralık 2011

NEDEN?-kesin bir cevabı verilemeyen belki saaadece kendimize açıklayabileceğimiz soru cümlesi!

Şu gördüğünüz kişilik ne zaman sinemaya gitmek istese ya zaman bulamaz ya adam bulamaz ya da ikisini de bulur izlenecek film bulamaz!Fakat nolduysa oldu,dünya tersine döndü bi gün arayla iki süper filme gitti!Hem de hiç aklında yokken!Fragmanlarını bile gitmeye karar verdikten sonra izlemişken!Elimden geldiğince konudan olan bitenden uzak duracağım gidiniz izleyiniz :):)

DEDEMİN İNSANLARI


Başladığı dakikadan itibaren bayıldım filme!
'neden?' ile 'kim?'  'nerede?'  'ne zaman?' sorularının cevapları arasındaki farklılığa!



Oyuncu kadrosu mükemmeldi başta!Çetin Tekindor,Hümeyra,Mert Fırat,Ezgi Mola izlemeye doyamadığım oyuncular.Başka Dilde Aşk'tan sonra Mert Fırat'ın yeri ben de daha bi başkadır :) :) 




Ayrıca o küçük çocuktaki nasıl yetenektir arkadaş kıskandım resmen!Hem güldürdü hem sinir etti.Ve neden böyle davrandığını da iyi anlattı.Başta annesi olmak üzere herkese karşı isyanlarda olması 'nasıl sabredilir bu çoçuğa?' diye az düşündürtmedi.Ama çok da şeker ablaları abileri :)


Çağan Irmak içinse söyleyecek sözüm yok.Filmde olaylar kadar renkler de o kadar sıcak ve samimiydi ki.Video çekmekle bile ilgilenmeyen ben 'bu filmi ben çeksem nolurduuu?' diye haykırdım içimden.


Bakın ben sözümü tuttum.Söylemek istediklerimi içime attım.Sırf bunu okuyanlar spoilersiz izlesin bu filmi diye! Gerçi vizyona gireli çok oldu izlemişsinizdir ama olsun!
Belki yorumlarda hevesimi alırım diye umuyorum^^
Fragman için tık tık!

Yalnız aklıma takılan bir şey var mübadeleyi anlatan bi sürü filmdir dizidir olmuştur.Ama ben hiç burdaki gibi Yunanistan'dan gelen Türkleri konu alanlarını hatırlamıyorum.Sadece giden Yunanlıların gösterildiğini hatırlıyorum.Eğer bildiğiniz bi film varsa bana söyler misiniz?Yoksa yok mu gerçekten?
Şunu da söyleyim ağlarım diye de korkmayın benim gibi her şeye ağlayan birisi bile ağlamadı Dedemin İnsanları'nda^^


SHERLOCK HOLMES - Gölge Oyunları





Romantik komedi ya da dram izleye izleye bi hale gelmiş bünyeme bu film çok iyi geldi.Yalnız benim yavaş,sakin,duygusal sahnelere alışan beynim burda sahnelerin hızına zor yetişti.Sherlock'un o düşünürken hızlı bakış atışları sırasında...
Sırf aksiyon sahneleri değil espriler de güzeldi :) 
Sherlock ve John daha bi :) 
Ve ve vee ben uzak doğuyu takip edeceğim diye amerikan dünyasını iyice boşlamışım onu fark ettim.Yoksa bu iki başrolü hele ki Doktor John Watson'ı nasıl olur da şimdiye kadar gözden kaçırırım.Çok çok kızdım kendime.Bunları da söylerken belirteyim ben ilk filmi izlemedim ne yazık ki.Aralarında bilinmesi gereken bir bağlantı olmadığı için sorun olmadı ama.
Benim bu saçma yazımdan dolayı belki ilginizi çekmez ama hiç bir şey için değilse bile sırf o son sahnesi ve Jude Law(John) için gidilir bu filme^^
Fragman için tık tık!


18 Aralık 2011

Bir 'mim' Var Burda^^

Bir süredir bloglarda 'çok yönlü blogger ödülleri' veriliyordu.Ben de şöyle uzaktan uzaktan bakarken farkettim ki benim blogumda almış bir ödül :) :) Beni bu ödüllerde unutmadığı için sadecedeniz'e çok çok teşekkür ederim :) Üstelik bu ilk mimim olduğu için daha bir sevinçliyim.Kamsahamnida sadecedeniz=))

Şimdi mimin kuralından bahsedersek;

  • Bu ödülü bize layık gören kişiye teşekkür edip blogunun linkini paylaşıyoruz.Tekrardan çok teşekkürler sadecedeniz^^
  • Ve hakkımızda bilinmeyen yedi gerçek yazıyoruz;
1)İnanılmaz derecede kararsız bir insanımdır.Bir şeye karar vermeden önce kırk defa düşünür ve hala karar verememiş olduğumdan akışına bırakırım.Dışardan komik görünsede ben hiç sevmiyorum kararsızlığı.Boş yere zamanımı yiyor.Ne yazık ki elimde değil bundan kurtulmak!

2)Sadece ilk sezonunu izlememe rağmen odamda bir Merlin posteri var:)O kadar güzel gülümsüyor ki ona bakınca ister istemez gülümsüyor insan:)) Colin Morgan aşkım tuttu yine bakın!Umarım diğer sezonlarını izleyebilirim yakın bir zamanda.Ve işte nerdeyse bendekinin tıpkısının aynısı bu fotoğraf^^




3)Sonraaa birazcık daha klasik birşeyden bahsedersek sobanın üzerine mandalina,portakal kabuğu bırakıp kokularının eve yayılmasına bayılıyorum.Şimdi bu mümkün değil ama olsun ben de peteklerin üzerine bırakırım:))

4)Dizileri çevrilirken izlemeyi seviyorum.Hem pat diye bitirmeme engel oluyor hem de daha bi sindire sindire izliyorsun:) Yalnız şöyle bir durum var ki bi sonraki bölüm çevrilmemişse önceki bölümü izlemiyorum.Diğeri çevrilene kadar bekliyorum.Nolur nolmaz aniden o diziyi izlemek isterim diye^^Biraz manyakça bişey sanki ama napalım ben de böyleyim.

5)Yaklaşık bir yıldır kırmızı bavul istiyorum(evet evet 'My Princess' izledim.Bu şarkısı da çok güzeldir.Zaten Taru da severim^^).Yaşadığım şehirde okuduğumdan bavula ihtiyacım yok ne yazık ki.Bundan ötürü alamıyorum :( 

-Lee Seul almak için 2 yıldır para biriktirdiği bavulla mağazada fotoğraf çekinirken-

Sevdiğini arkasında bırakıp savaşa giden asil asker modunda:)

6)İnsanlar pek sevmez ama ben Ankara'yı çok seviyorum.Sevmenin sebebi olmaz ama düşünürsek biraz bir sürü anım olduğu içindir belki.Ya da muhalefet olucam ya belki ondan seviyorumdur :) Bir de sadece samimi olduğum kişilere karşı yapsam da muhalefet olmaya da bayılırım.Sevdiğin insanları sinir etmek çok eğlenceli bi şey :):)

7)Ve şu aralar acayip unutkanım.Mesela sonuncuya ne yazacağımı bulmuştum ama altıncıyı yazana kadar geri unuttum.Nefret ediyorum bi şeyleri unutmaktan.O kadar sık olmaya başladı ki 'A moment to remember' ı hatırlayıp korkmaya başladım :/

Ve şimdi sıra benim dağıtacağım ödüllerde :) Zaten birçoğu ödül almıştır ama fazla ödül göz çıkarmaz diyerek ben de veriyorum,sıralama karışıktır ;

1-Kendi kendine beni bulup bloguma üye olan ilk blog 2zler^^
2-Yazılarını okumaya çok sevdiğim mydestiny^^ Yeah Pandaa!!
3-So Ji Sub deyince ilk akla gelen blogger makinosev^^
4-İlk takip etmeye başladığım blog.Muhteşem hikayeleriye tanıdığım sonra da yazılarını okumayı bırakamadığım hikaruivy^^
5-Benim gibi yeni bir blogger olan fakat benim gibi çok az değil sık sık blogunu güncelleyen,yazılarını okumayı sevdiğim eunhye^^
6-Okumaya bayıldığım bir diğer blogger neo^^Çok yorum bırakmasam da okuyorum yazılarını:)
7-Uzun bir süredir yazılarını takip ettiğim Lee^^ 
8-Yazıları kadar adını da sevdiğim mavi^^Blogunu bulamadığım sıralarda kapattı diye üzülmüştüm neyse ki sadece mekan değiştirmiş:))
9-Adını çok sevdiğim egosantrikrapsody^^Sadece adını değil yazılarını okumayı da seviyorum:)
10-Ve son olarak da masalevi^^ Senin bloguna yazmaya fırsatım olmadı ama tarifin sayesinde ben de balık keki yaptım.Yani tek başıma değil 3 kişiydik ama olsun ben yaptım sayılır :) Zaten onlarla uğraşmaktan yorum bırakamadım.En azından şunu söyleyim çok sevdim balık kekini bi de ayıklamaya uğraştırmasa süper :))

Ve işte böyleeee :)

8 Aralık 2011

İki Farklı Aşk Hikayesi ''Perhaps Love,First Snow''

Belki Belki Aşk??

Hayat çok karmaşık bir şey arkadaş!Sen inanmak istiyorsun ona inanıyorsun da sonra öyle kala kalıyorsun.Ya da güvenemiyorsun ve büyük bir hata yapıyorsun.Aynen böyle düşündürtüyor beni şu yandaki şahsiyet.Filmin en başında da çok ilginç sözleri vardır kendisinin.Tamamını hatırlamıyorum ama örnek olarak şunu vermişti; Bu küçük bebek muhtemelen annesinin hayatının başrolü.Peki ya bebek için annesi öyle mi olacak?
Bunu bilemem ama bu film klasik kelimesiyle ne kadar zıt onun farkındayım.Çok fazla anlatıp tadını kaçırmak istemiyorum.Bu yüzden eğer müzikal havasında hem romantik hem gerçekçi bi film izlemek isterseniz işte o budur.Ya da sadece Takeshi Kaneshiro için :) Turn Left Turn Right'dan beri bayılıyorum kendisineee^^




First Snow

Lee Jun Ki-Aoi Miyazaki


Şöyle aşırı melankolik,dram yüklü bir film bekliyordum bunu izlemeden önce.İlk kar deyince 'ahhhh kesin biri hasta ölecek' gibi düşünceler sardı beynimi.Galiba 'Bir Milyonerin İlk Aşkı' nı hala bilinç altımda saklıyorum ben :) 
Ama böyle değildi.Hatta en başları beni sürekli bir sırıtma haline soktu.Lee Jun Ki sen ne tatlı şeysin öyle =) Sürekli gülüp,güldürüp durdu Jun Ki,aklı bi karış havada lise bebesi haliyle^^
Filmin konusuysa;babasının işi nedeniyle Min (Jun Ki) koreden japonyaya geçici olarak taşınır.Ve Nanae'yi tanıyınca kaptırır gönlünü ona.
Nanae'yi nerden tanıdığımı ben başta çıkaramadım ama şöyle bir araştırınca 'Cennet Ormanı'nda herkesi ağlatan kız olduğunu görünce ufak çaplı bir şok yaşamadım değil hani.Ordaki kız nerde burdaki kız nerdeeee O_o

Bir iki de söylemeden edemeyeceklerim (spoi barındırabilir!) ;
Perhaps Love'ın başrolü olan kız adını unuttum ama seni unutmayacağım.Nasıl yaparsın sen bunu yaaaa!Takeshi seni bırakıp gittiğinde ne kadar sevinmiştim oh olsun bu dengesize demiştim.Neden geri döndü ki sanki!Kalıp gitseydin o buzun üstünde biz de en azından acırdık sana.Bak hatırladıkça sinirleniyorum!!


Allah'tan Jun Ki var da sakinleştirdi beni.O japon ve kore usulü söz verme sahnesini çok sevdim bennn :)


 

Jun Ki Jun ki derken ,nasıl bir danstır bu =) başını oynatışı falan :) :)





    


3 Aralık 2011

Empati


Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü...
Şimdi yok şu konuda zorluk çekiyorlar yok böyle sıkıntıları var diye uzun uzun anlatmak istemiyorum.Zaten etrafımıza biraz daha dikkatli baksak görebiliriz,yaşamanın engelliler için bizden daha zor olduğunu.Yalnızca hatırlatmak istediğim onlarla karşılaştığımız da sanki bizden çok farklılarmış gibi davranmamamız ve gerekliyse elimizden geldiğince yardımcı olmamız.
Ve onlara acımamamız.
Yanlış hatırlamıyorsam Erdal Demirkıran'ın bi kitabında bu konuyla ilgili bi anısını okumuştum.
Sonradan görme engelli olan yaşlı bir amca.
Bu durum yüzünden kendini kötü hissetmektedir.Tanıdıkları ne yapsalar onu mutlu edemezler.
Sonunda Erdal Demirkıran'dan onunla konuşması istenir o da amcanın yanına gider bir gün.Ondan elini uzatmasını ister sonra evdeki tanıdıklarından birkaçıyla el ele tutuşturur ve kim olduklarını sorar.Yalnızca ellerinden bilir amca onların adlarını.
En son kendi elini verir Demirkıran.Amca tutar biraz duraksar sonraysa 'bu bir yabancının eli,senin elin mi?' der.Bunun üzerine Demirkıran da 'gördün mü?sen bizden sadece bir yönden engelliyken biz sana göre dört yönden engelliyiz.' der.
Benim anlatmak istediğimde tam olarak bu.Engellilere acımamalı fakat yardımcı olmalıyız!
Son olarak da bu yazıyı yazmama vesile olan kısa filmi paylaşıyorum ve de susuyorum^^


2 Aralık 2011

Brezilya Soslu Tayland Dizisi-Benimle Evlenme!

Uzun bir süredir bahsetmek bir diziydi Benimle Evlenme! Kısmet şimdiyeymiş.Daha doğrusu demek istiyorum ki üşengeçliğimden kurtulup sonunda yazıyorum galiba:)
15 bölümlük bir Tayland dizisidir kendileri.Normalde asla başlamazdım bu diziye,alışamadım bir türlü taylandlıların seslerine ne derlerse nasıl derlerse hep bağırıyorlarmış gibi geliyor bana.Sizce de öyle değil mi?Neyse e o zaman nasıl mı başladım?Bir arkadaşım bizde kalmaya gelmişti.İlk bölümlerine bakmış devamına da meraktan şöyle bir göz gezdiriyordu.Benim yanımda birisi dizi açar,dizi komiktir!Peki ben bundan nasıl uzak kalırım?Kalamadım şekil-a'dan da anlaşılacağı gibi:)Dizinin 8. bölümünden daldım diziye!Yalnız kasvetli sahneleri atlayarak gittiğimiz için birçok şeyden haberim yok.Eksik yanlış bir şeyler yazarsam kusuruma bakmayın.

Boy Pakorn Chatborirak

İşte esas oğlan!Ben ilk gördüğümde damatlık diye giydiği garip kıyafet içindeydi.Şoklardaydım tayland dizisi mi hint mi yoksa arap falan mı diye şüpheye düştüm.O nasıl birşeydi öyle!Ama sizin sevin diye önce bu fotoğrafı koydum:)Bu arada şüphelerim seslerini duyunca yok oldu merak etmeyin:)Tahminlerime göre esas oğlanımız Mark çapkınmış,birini sevmiş,kazık yemiş,daha kimseyi sevemem derken başka birine kaptırmış gönlünü,evlenmeye karar vermişler.Zalim kader bunları böyle bırakır mı!Ortaya bi psikopat çıkmış ve de evlenememişler(ama bu zalim kader ilk defa doğru bişey yapmış kurtarmış o cadıdan Mark'ı).

Margie Rasee

Bu da esas kızımızzz:)Bee 18 yaşında bir üniversite öğrencisiymiş.Nasıl okuyor tam çözemedim kızı bir kez okulda görmedim.Atlayarak gittiğimden olduğunu da sanmıyorum.Çünkü 8den itibaren iki başrolün olduğu her sahneyi izledim sayılır.Neyse Bee çok tatlı şeker bir kişilik olmasının yanısıra hırçın,saldırgan,çok konuşan,garip teoriler üreten,bazen ne yapacağını bilemeyip saçmalayan bir kişiliktir.



İşte Mark'ın üzerindeki damatlık.Tam belli olan bir fotoğraf aradım ama bulamadım:( Fakat bu zaten ne demek istediğimi anlatıyor bence hiçbir şey bilmeden görsem bunu 'hmmm hint filmimi?' derim.
Dizinin konusuna gelirsek Mark sevdiği kızla evleneceği gün birisi kızı kaçırır.Gelin yoksa düğün ne olacak peki?Aaaa düğün iptal olur mu hemen yeni bir gelin!Buyrunuz ortadan kaybolan gelinin kuzeni Bee^^İşte çiftimiz böylece evlenirler ve başlarına neler gelir neleeer...İzlemedim ama ikisi evlenmeden önce tesadüf eseri karşılaşıp birbirlerini hiç sevmezlermiş.Çok şaşırdınız bu duruma di mi?Ben de ben de:)



Mark ve Bee hiç anlaşamıyorlar sürekli bi itiş kakış,komedi hat safhada!Açıkçası bayıldım bu ikiliye ben :D Ama herşey öyle güllük gülistanlık geçer mi?İlla bi uyuz mutlaka bi kaç sinir olucaktır.Tamam bu duruma alışığım ama bu dizide o sahneler -zaten elimden geldiğince atladım- bi fenaydı.Bildiğiniz brezilya dizilerinden fırlamış gibiydi.Atlamasam katlanamazdım!Hele ki bi müzik vardı o sahnelerde çalan hiç sormayın.Daha da fenası en romantik sahnelerde çaldıkları parçalardan biri de tamamen felaketti.Yalnız sanmayın ki tüm şarkılar kötü,çok sevdiğim bir iki şarkıda mevcuttur bu dizide:)Yani derim ki gülmek isterseniz bu diziyi kesinlikle izlemelisiniz fakat sadece başrollerin olduğu sahnelere baksanız yeter :))

İzleyeli biraz olduğu için fazlaca bir spoi veremeyeceğim ama içimde kalmasınlaaar;
  • Bee kızım tamam şekersin ama o pijamalar ne?Kendini gaffur falan mı sandın acaba??
  • Sunny nasıl yaparsın bunu kendine dünyada sevecek kız mı yoktu da gittin May gibi bir cadıya kaptırdın gönlünü?Tamam bir yerden sonra May'e de yazık evet ama EVLENMEK bu hani?Sorduğun soruyu bi daha düşün istersen!İyki May kabul etmedi de sinir krizi geçirmedim ben.
  • Dik kafalı,Mark'a sinir olan Bee bunu hayaletten korkarken de bi düşün istersen :)
  • Mark'ın kıskanç halleri çok sevimli yaa!Sunny'ye her an boğazına sarılacakmış gibi bakması falan:)
  • Yalnız ben Bee'nin babası kim baya geç çözdüm onu:)Hatta May gitmese kardeş olduklarını anlamazdım^^
  • Bee kızım burdan sana sesleniyorum bahçe makası bahçede kullanılıııııır!Öyle çantada taşıyıp sonra da çıkarıp kocanı kovalamazsın :D Bu arada bu olayın sonucu Mark'ın yaptığı espriye çok güldüğümü de itiraf ediyorum.Adam hem gidiyor hem de daha üstünlük savaşı veriyor,laf yetiştiriyor^^
Bee'nin pijamasını ve bahçe makasını bu videoda görebilirsiniz.Makas ortaya 6. dakikada falan çıkıyor=)




*Fotoğrafları bir ordan bir burdan aldığım için kaynak söyleyemiyorum.Bir de bu dizinin çevirisi bildiğim kadarıyla sadece şurda var.